31 Ocak 2011 Pazartesi

sevmiyorum seni amsterdam

haftalardır of gelmese dediğim gün geldi. iş icabı amsterdam'a gitti, dört gün yok. bu ayrılıklar bizim için alışılmamış bir şey değildir aslında. o gider, ben gider- dim! işte bu yazıyı tıkırdatmamım sebebi bu di'li geçmiş zaman takısı. ben sek sek sekerek mahmure selin, giderdim! çok uzaklara olmasa da giderdim işte. e avmler mikroplu, dışarısı buz. kırismısta da aryamu hastalanınca, ödüm mödüm her bir şeyim koptu zaten diye diye iyice eve tıkıldım(k). sevgili okuyanlar bu amsterdam bana iyi gelmedi. geçen sene on gün şangay'da kalmıştı da, o on gün nasıl geçti anlamamıştım. yani fotolara bakınca epey bir zamanım asmalı mescit'te geçmiş,sonradan anladım.
uzun lafın kısası aryamu ile ilk başbaşa gecemizi geçireceğiz bu gece. p.s: aryamu'daki mu takısı nedir diye soranlar oldu, hemen yazayım; rumca'da ciğim,cuğum,cığım manasındadır.çocukluk belleğimden kalanlardan.dedeler, anne/babanın anneleri de aryamu diyorlar artık ona. gececidir aryamu. saat 03.00'ten evvel uyumaz. son iki gündür 02.00'de uyuyor da erken uyudu diyorum. e gece boyunca onunla oynamamak istediğim zamanlar oluyor elbet. işte o zamanlar, işten eve beyni uyuşmuş bir şekilde gelen ile;  evren'in yazısında çok hoş bir şekilde bahsettiği gibi/ ki yazısını döner döner okur, gülerim/ atem tutem men seni yapıyoruz biz de. f  hayatım, du bi üzerimi değiştireyim demek zorunda kalıyor,o kadar atem men seni yani.
hadi bakalım dört gün tam zamanlıyız,aryamu ile başbaşayız.

kısa cümle: ahmet kaya dokunma yanarsın'da ne güzel söyler:
upuzun çayırlarda yalınayak koşmak istiyorum
saçlarım rüzgara konuk..yüzüm dağlara dönük

işte uzun zamandır en çok istediğim şey bu!

mutluyum: aryamu iki eliyle yanaklarıma dokundu
mutsuzum: oh mis! ekmek fırını gibi mutfak sanki cümlesini kurdurtan ekmek makinası bozuldu.